ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Salı, Ağustos 03, 2004

HOY - 11

Eveeeet “Huysuzluk yapsam mı yapmasam mı? Yapsam bana ne kazandıracak, yapmasam ne kaybettirecek?” diyene kadar bunca ay geçmiş ve ben en ufak bir vicdan azabı, sorumluluk duygusu, görev bilinci taşımadan gene oturmuş, “hangi huysuzluklarımı paylaşsam?” düşünceleri içinde bulmuşum kendimi…

2 Satırland’e bakıyorum, benim yolumu gözleyen mesajlar gördüğümde seviniyorum ama bu durum da benden bahsetmeyen her mesaja “bak beni unutmuşlar” gözlüğü ile bakmayı gerektiriyor. Neyse, yukarıda bahsettiğim azap, duygu ve bilinçten sıyrılmış bir haldeyken daha fazla bu konuda satır törpülemeyeyim…Ve bu yazıyı çok önemli, mutlu, sevimli ve sonuçlarının şimdiden kestirilemeyecek olması sebebi ile son iki maddeye çekince koymaktan da çekinmeyeceğim ama birinci maddeden de ödün vermeyeceğim bir gelişmeyi paylaşmak istiyorum :

www.özgürce.net artık eskisi kadar özgürce olmayacak….

Yasaklar, kısıtlamalar, sınırlamalar, yeni alışkanlıklar gırla gidecek..Niye? Çünkü web-fm evlendi..Niye? Çünkü hayatını paylaşmak istediği insanı buldu…Niye? E, burası hakikaten niye, arıyordu da bize mi çaktırmıyordu, yoksa aramıyorken pat diye karşısına mı çıktı ne benim üzerime vazife, ne de sizin böyle bir soru sormaya hakkınız var…

“E konuyu açan sensin, bize ne hümlüyorsun?” dediğinizi duyar gibi oluyorum… “Hümleme” fiilini biliyor olmanız hoşuma gitmedi değil ama huysuzluklarımı sağa sola, üçüncü kişilere, üçüncü şahsın eylemleri aracılığı ile yaparken, iyiydi de şimdi mi kötü oldu? Neyse, bu yan konuyu hemen kapatıp, ana konudan fazlaca uzaklaşmadan ve sizi de uzaklaştırmadan nehiri yatağına geri döndüreyim (“Yatak” dedim de Michael Moore ne kadar güzel söylemiş (bir parantez daha açma uğruna şunu da söylemeden geçemeyeceğim Moore da az “yararlı huysuz”lardan değildir, Fahrenheit 9/11’i bir yerlerden indiragandilemiş olan okuyucu bana haber ve filmi versin, gözümde istediği yere demir atsın)

“Irak Savaşında embedded gazeteci yoktu, in-bed gazeteci vardı” yani o gazeteciler ABD ile aynı yatağa girmiş demeye getirmiş ( ne getirmesi yahu, demiş işte)..Bakın, konu gene yavaş yavaş, inceden inceden “bırak beni, yan yollara sapayım” a kaçıyor ama olmaz, başladığım işi bitireceğim…

Ne diyordum? (aaah Burhan Felek ahh..Bir yazısında ortalarda bir yerlerde “ne diyordum?” demişti de az dalga geçmemiştik arkadaşlarla…”Yahu bunu yazacağına dönüp bir kaç satır/paragraf yukarı baksana...” diye..)

Demek ki neymiş? Ya başında kavak yelleri eserken yaşından 3 kat daha yaşlı insanları okumayacaksın, ya da “vay ben amcanın göremediği/akıl edemediği birşeyi gördüm, dur arkadaşlarıma yetiştireyim” demeyeceksin…

web-fm, “yaşasın konu bir türlü bana gelemiyor, birazdan yazı da biter zaten” diyerek sevinç gösterileri düzenliyor, etrafa havai fişekler saçıyor ama (havai fişek dedim de siz siz olun, eğer havai fişekte ortak olayına girecekseniz (hani kurban bayramlarında 4-5 arkadaş aralarında para toplayıp ortaklaşa bir dana kesme olayına girerler ya, onun gibi işte) ortaklarınızı aynı zamanda komşularınızdan seçin, ki o komşular da fişekleri aynı yerden fıydırtmak konusunda fikir birliği içinde olsunlar…Yoksa, bir fişek Beylerbeyi’nden, bir tanesi Kuzguncuk’tan, bir diğeri Tarabya’dan, öteki Gaziosmanpaşa’dan…neyse herhalde konunun gideceği yer anlaşıldı daha fazla örnek vermeye gerek yok…olayın ihtişamı kaçıyor. “Yapmamak lazım” listesine eklemek lazım…

Şimdi yukarıya baktım da yazı çok uzamış yahu…O kadar uzadı ki medar-ı iftiharım, çıkış kaynağım, Huysuz İhtiyarımız sevgili Oğuz Aral’ı kaybettiğimiz haberi bile bu arada geldi, halbuki ben bu yazıya başladığımda kendisi Bodrum’da tatil yapıyordu. Güle güle sevgili Huysuz İhtiyar..Nur içinde yat, “bu kadar nur fazla kardeşim, kısın şunu biraz” diye huysuzluk et.

Ne garip bir yazı oldu, web-fm’e mutluluklar dilemek için başladım, Oğuz Aral için başsağlığı ile bitiyorum..Sezen Aksu’nun “Düğün ve Cenaze” albümü gibi oldu…

Mutluluklar web-fm, nur içinde yat Oğuz abi, başınız sağolsun mizah alemi…

Toplumsal Ahlak’ın sopası üzerinize olsun…