ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Çarşamba, Mayıs 25, 2005

HOY - 13

+ Hani huysuzluk yapmayayım yapmayayım diyorum ama (bu arada "Türkçe okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir dildir" diyenlere saygılarımı sunuyorum - şimdi yapmayayım lafını yapmiyim diye okumayan var mıdır acaba? Niye yazıldığı gibi okumuyorsunuz yau (h'ye dikkat) di mi ama? (tüh bu arada ben de konuştuğum gibi yazdım) neyse konu dağılmadan parantezi kapatayım). olmuyor ki..İnsanın Selin gibi oha falan olası geliyor. 2 satırland'de gerekli spontane huysuzluğumu yapmıştım ama beni kesmemiş olacak ki daha detaylı bir yazıda da bu yaklaşımı ele alıp aylardır yapmadığım huysuzluktan kuple sunayım istedim.

Nedir bu "kırkından sonra azanı teneşir paklar" buketi ile süslenmiş ölüm hatırlatmalı korkutma tehdidi? Dikkat edilirse bu söylem hep enerji patlaması yaşayan, yaşadıklarından zevk almaya çalışan, güzelliklere yüzünü dönmüş 40 yaş üstü insanlara denir."Ağır ol da molla desinler" sakilliğinin bir ileri aşaması olan "ağır olmazsan şu gidenden sonra yerin ayrılmış olur" yollu korkutma yaşam sevincini ve zevkini söndürmeye birebirdir. 40 yaş üstü, 20 altı, 30 yaş civarı yaşam yoktur, sakın eğlendiğini, zevk aldığını görmeyeyim, otur oturduğun yerde" gamlı baykuşluğu nereye kadar sarıp sarmalayacak hayata yaklaşımımızı?

Üstelik 40 yaş neyin sınırı? Ortalama yaşam süresinin 40-45 arasında olduğu bir dönemden kalma bir lafı bizlere karşı kullanmaya çalışan genç ve ihtiyar kuşak yaşam süresinin çıtasının 130 yıla çıkarılmaya çalışıldığının farkında değil mi? (Gerçi bu yazı dizilerinin yazarlarının hiçbiri 120-130 yıl bareminden selam atmıyor bize ama olsun en azından niyetleri böyle) Bu durumda 40 yaşından sonra "ört ki öleyim" sendromunda 90 yıl geçer mi yau (h'ye dikkat)? Azma konusu yaşamdan aldığımız zevki emerek yoketmeye çalışan Ruh Emiciler dışında kime ne zarar veriyor ki?

O zaman hadi okullarından mezun olmayı unutmuş delikanlılar/genç kızlarımız, maden işçilerimiz, orta yaşlı mühendislerimiz, 45'inin baharında kalorifer tesisatçılarımız, 50'sindeki balıkçılarımız, türküler - türkülerimiz (neydi o hanım kızımızın adı yau (h'ye dikkat), Nil Burak diyeceğim ama değil, hani Çetin Alp'in sevgilisi idi, (şimdi adı aklıma geldi cümlenin gidişatı bozulacak) ona da selam olsun) yaşamdan zevk almanın ne yaşı var ne de sırası. Zamanı gelip geçmeden "şimdi sırası değil" diyen kukumav kuşlarına hafif çapkın tebessümler ederek yaşamı kucaklayalım.

Bütün bu huysuzlukların sonunda bir de bilgi vereyim. 40 rakamı eskiden çok'u temsil ediyordu. Aynı "40 gün 40 gece süren düğün" veya "Ali Baba ve 40 Haramiler"de olduğu gibi...Siz zannediyor musunuz ki "hadi beyler 38 gün oldu 2 gün daha eğlenelim bu işkence bitecek” dediklerini veya Harami sayısı 39'a indiği zaman İnsan Kaynaklarına haber verip yeni birini işe aldıklarını?

+ Teknoloji ne zaman gelişecek de insanların göğüs nahiyelerine tanıtıcı yazı bindirmeye başlayacak? İnsanlar görüyorum adı dilimin ucunda veya tanımıyorum da tamamen uyduruyorum. Beynimi zorlayıp bunu nereden ve ne diye tanıyorum diye uğraşıyorum.

Şimdi böylesi anlarda güzel olmaz mı TV ekranlarında gördüğümüz gibi "Süheyl EĞRİBOZ - Emekli Büyükelçi" veya "Bahar ERDENİZ - Borsa Yatırım Uzmanı" veya "Mete İNSELEL - Dalgıç" gibi isimleri ve meslekleri çıksa? Herkes için hayat daha rahat ve yanlışsız olmaz mı? Tabi bunun bir ileri aşaması olan insanların söylediklerini altyazı ile anlaşılır vaziyette akan yazı ile geçen “prompter” uygulaması da şık olur ama önce şu isim tanıtım işini halletsinler daha sonra onu da isterim.

+ Geçenlerde sevgili oğlum bluetooth'la cep telefonuna indirdiği resimleri ve müzik dosyalarını gösterirken düşündüm. Biz çocukluğumuzda arkadaşlarla kibrit kutusu kapakları, dandi cikletlerinden çıkan ülkeler/futbolcular serilerinin resimlerini değiş tokuş ederdik. Onun çocukları neyin değiş tokuşunu yapacak acaba? Beyin transferi mi yapacaklar nedir? (Oğlum şimdi de "sana da birşey söylemeye gelmiyor hemen yazına alıyorsun" diyor)

+ Oğlumun arkadaşı bu yazıları oğlumun babasının yazdığına inanmıyormuş. Müsadenizle burayı da ona ithaf etmek istiyorum. Hakan, n'aber? Yaa, oğlum yalan söylemiyormuş değil mi? Daha fazla inat edersen gittiğin okulu, sınıfını ve numaranı da ifşa ederim (açıklarım yani)

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor.

Toplumsal Ahlakın Sopası Üzerinize Olsun