ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Çarşamba, Eylül 21, 2005

Danimarka Özel Sayısı

+ Herkes artık rahat uyuyabilir. İskandinav kızlarının çekiciliğinin sırrını buldum ve bunun tarihsel, genetik gerekçesini de keşfettim.

Darısı başınıza, geçen hafta (neye göre, kime göre, ne zamana göre geçen hafta? Olsun...) sevgili eşimle birlikte Danimarka’ya gittik.

Dan kızlarını inceledim, inceledim ve şunu keşfettim ki, Dan kızlarının (geçen sene yaptığım gezideki Fin, Norveç ve İsveç kızları da dahil olmak üzere) yüzlerine dikkatle baktığınızda istisnasız hepsi gülümsüyor. Bizim bayanlarımız ise yüzlerine uzun süreli bakıldığı zaman (kendi tecrübelerim değil, ben yapmam öyle şeyler... Arkadaşlar öyle diyor) ya gözlerini kaçırıp başka tarafa bakıyorlar, ya da hır çıkartıyorlar(mış).

O zaman sıra bilim dünyasına hediye edeceğim “ya, bunlar niye böyle yapıyor?” konulu çalışmaya.



Hiçbir bilimsel, antropolojik, sosyolojik temeli olmamasına rağmen kendisine bilimselmiş süsü veren görüşüm şöyle:

Şimdi bunlar Vikinglerden geliyor ya...(böyle başlayınca da bilimsellikten tamamen kopup, kahve ağzına dönüyor, Herodot Cevdet anlatıyormuş gibi oluyor, böyle yapmayayım)
Bilindiği gibi İskandinav ülke halklarının kökeni Vikinglerdir. Vikingler, bütün tarihi kayıtlara göre savaşçı bir halk. Hele erkekleri kana susamış yağmacı, talancı, vahşiler (umarım bunu Vikingler okumuyordur). Bir Viking erkeği bir kadına baktığı zaman, kadının iki seçeneği var:

1-Viking erkeğini “hayvansın sen, öküz. Ne öyle dik dik bakıyon? Sen kadın ruhundan ne anlarsın? Çeksene elini, kırıcan mı belimi?” bakışları ile süzecek ve kafasına baltayı yiyecek, öldüğü için de gen havuzundan çekilecek

2- Viking erkeğine “bak sana gülümsüyorum, beni öldürmene gerek yok. Ben senin düşmanın değilim, birlikte daha çok eğlenebiliriz” diyecek, hayatı kurtulacak, bu zekası ve sevimliliği gelecek kuşaklara genleri aracılığı ile aktarılacak.

Yani 1. seçeneği kullananlar piyasadan çekilirken, 2. seçeneği tercih edenlerin genlerinden gelen İskandinav kızları bugün hepimize gülümsüyor (olayı kişisel almaya, “oleeey kız bana gülümsedi” diye başka manalar çıkarmaya ve olayı ilerletmeye çalışmaya gerek yok - hayır, başıma geldiğinden değil, arkadaşlar öyle diyor, öyle tecrübeler kazanmışlar)

Bu teorimi ciddi ciddi dinleyen bir arkadaşım da :

“Güzel, mantıklı” dedi... “şöyle de olabilir, Vikingler savaşçı millet ya, erkekleri devamlı gemilere atlayıp sağa sola savaşmaya gidiyor. Yani Viking kadınının erkek görme olasılığı kısıtlı. Onun için etrafta erkek gördükleri zaman da gülümsüyor olamaz mı?”...

Olur...Gerekçesi ne olursa olsun, çok güzel gülümsüyorlar. Ve insan kendini birşey zannediyor...

+ Danimarka’da en kârlı iş, bisiklet temini ve tamiri. Ben fitness merkezlerinde bile böylesine bir bisiklete binme çılgınlığı görmedim. Delirmiş onlar...Kan-ter içinde pedal basıyorlar. Bir de kendi yollarında yürüyen yayalardan çatlayasıya nefret ediyorlar.

Ezmek veya çıngırakları ile horlamak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Bir de “Sağa döneceğim”, “Sola döneceğim”, “Duracağım” diye ellerini kaldırıp işaret vermeleri yok mu, sanırsınız beyin ameliyatına girecekler veya şirketin borsada halka açılmasına karar veriyorlar. Öyle bir ciddiyet...

+ Dönüş yolunda yabancı da olsa “THY için check-in yapıyor, Türklere alışmıştır” mantığı ile tezgahtaki kızımıza “3. bavul olarak elbise çantamı da kargoya vermek istiyorum” dedim. Kız, “ama iki bavulunuz zaten 44 kilo geliyor” dedi...Ben de “bu uçak, bu elbise çantasını da taşıyacak...Ha ben yanımda götürmüşüm, başımın üzerindeki dolaplarda taşınmış, ha kargoda taşınmış, uçak için ne farkeder ki?” dedim...Kız, düşündü...Düşündü... “Peki verin, kargoya alayım” dedi...Huysuzluk, yerinde ve makul miktarda yapılınca hem insanların düşünmesine yarıyor, hem de sonuç alabiliyorsunuz. Tabi kime, hangi dozda yapacağınızı bilmeniz lazım.

Atatürk havaalanında, pasaport kontrolünden geçmişiz, en son çıkışta, hırpâni kılıklı, sarhoş tipli biri “pasaportlarınıza bakabilir miyim?” dedi, “ne yapacaksın sen bizim pasaportları?” dedim, “Kontrol edeceğim” dedi... “Sen normal vatandaş mısın, görevli misin?” dedim. O zaman hırkasının yakasını açıp “Gümrük Muhafaza Memuru” işlemesini gösterdi. “E, o zaman ne bu kıyafet?” dedim, “Üşüdük de ondan” dedi...

İşte bu aşamadan devam ettirilecek huysuzluk, “aç o zaman bavulları, tek tek kontrol edeceğim”e yol açabileceğinden, tadında bırakılması gereken huysuzluğa giriyor. Normalde adamın pasaporta bakıp birşey bulması olanaksız, çünkü pasaport polisi zaten kontrol etmiş ve ellerinde sistemler varken birşey bulamamış, sen gözle taramada ne bulacaksın? Ama olsun, bir HOY olarak geri çekilmeyi de bilmek lazım.

2 pasaport verdim, önce eşiminki çıktı, “bunu istemem” diye geri verdi. “Ne alaka? Niye ille de benim pasaport?” dediğimde, “senin pasaportun varken, bayanın pasaportunu ne yapayım?” dedi...(Sarhoşa benzediğini söylemiştim, değil mi? Başka bir izahı olamaz çünkü). En son “ne iş yapıyorsunuz?” dedi... “Bankacıyım” dedim... “Tebrik ederim, iyi akşamlar” dedi pasaportu geri verdi.

Neyi tebrik ettiğini anlamadım...Bir HOY olarak adamın boğazına sarılmadığım için olabilir mi?

+ Danimarka gezisi ile bir ilgisi yok (peki peki “niye eksik anlatıyorsun yau?” diyen pimpiriklenmeleri boşa çıkartayım, sonuna Hollanda’yı da sıkıştırdık) ama Sabah gazetesinde gördüğüm şu haber, yayın hayatına başlayan Ekşi de bile göremeyeceğim dumur düzeyinde bir haber olmuş...(Bu arada Ekşi dergisi çok iyi olmuş. Benim tek başıma 1990’lı yıllarda (sanki 10 yıl boyunca olmuş gibi oldu ama tam tarihi hatırlayamadım şimdi), tek sayfa olarak, 6 sayı çıkarttığım aylık Heralde Dürbün dergisinin yazı ve espri üslubunda çok güzel bir dergi olmuş. Emeği geçen herkesi tebrik, herkese teşekkür ederim)

Gazze Şeridi'ndeki 38 yıllık İsrail işgali bitti... Son Yahudi yerleşimi Gush Katif'in boşaltılmasıyla Filistinli çocuklar 'yasak' sahillere akın etti. Hayatlarında ilk kez denizi gören 3 Filistinli boğuldu.
Demek ki yıllarca İsrail askerleri Filistin’li çocuklara sahilleri yasaklayarak hayatlarını kurtarıyorlarmış da haberleri yokmuş.

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Hele kapı denize açılıyorsa, üstüne bir de kilitleyin Filistin’li çocuklar kaçıp denize girebilir)

Toplumsal Ahlakın sopası hepimizin üzerinde olsun

Cuma, Eylül 02, 2005

Kadın Beyni - Erkek Beyni

Son zamanlarda internet ortamında dolaşan bir fıkra var. Önce fıkrayı yazayım da huysuzluğumu daha sonra yapayım :


>>Agir bir hasta hastahanede.Tum ailesi bekleme odasinda doktorlardan haber
>>bekliyor. Yorgun ve umutsuz bakisli bir doktor cikiyor "Tek yasam sansi
>>var oda beyin nakli. Boyle bir ameliyati ilk olarak deneyacegiz, tabi
>>masraflar hastanin ailesine ait." Aile, saskin, yorgun, caresiz...?
>>Aralarindan biri "Peki ama fiat nedir diyor ?" Degisir diyor cerrah. 5000
>>Euro erkek beyni kullanirsak, 200 euro kadin beyni kullanirsak. Uzun bir
>>sessizlik olur. Beyler gulmemeye calisirlar. Hanimlarla gozgoze gelmekten
>>kacarlar. Ama aralarindan biri merakini yenemez, peki doktor bu fiat
>>farkinin nedeni nedir diye sorar.Cerrah gulumser. "Eh tabi, ayni arabalar
>>gibi, kadin beyinleri de ucuz oluyor akillarini cok kullandiklari icin.
>>Kullanilmis akil, kullanilmis beyin :) Erkek beyni hic kullanilmamis sifir
>>km araba gibi pahali oluyor." :))))))
<<< Hikayenin ortasinda gulumseyen beyleree selam.??
>
>>>Hikayenin sonunda gulumseyen hanimlar opuldunuz !!


Şimdi bu bir nedir?

Bu fıkranın, ki gerçek olma ihtimali çok yüksek, bir kadın beyninden çıkıp kadın beynini yücelttiğini düşünen hanımlar : iki defa öpüldünüz

Erkeğin beyninin kullanılmamış olması onu rencide etmez, tam tersine yüceltir. 40 yaşına kadar kullanmasına gerek yoktur çünkü kendininki yerine kadının beynini kullanır, (Bilişim Dünyasından örnek vermek gerekirse, nasıl Microsoft yıllarca tek kuruş para vermeden Apple'ı Araştırma Geliştirme merkezi olarak kullanmış ve son aşamada onun işletim sisteminin güzelliklerini alıp Windows 95 ve devamını getirdi ise, bu da öyle birşey) işte bu yüzden 40 yaşına geldiğinde kadın beyni artık rektifiye gerektirecek kadar miadını doldurmuş (çünkü o zamana kadar en az iki kişi için düşünmek zorunda kalmıştır - bu açıklamayı da niye yaptıysam artık) erkek beyni ise 0 (yazı ile sıfır) kilometre bir Ferrari bekaretinde kalmıştır.

Zaten 40 yaşından sonraki problemler de buradan çıkıyor...("40'ından sonra azanı teneşir paklar"mış, hadi canım olsa olsa masaj yatakları paklar)

Erkek beynini kullanmaya başlıyor ama kadında kullanacak beyin kalmamış o hala "süpürge ettim saçlarımı , kabullendim suçlarını, yerine ben içtim, sakinleştim içmediğin ilaçlarını" diyerek neler olduğunu anlamaya çalışıyor.

Bu yazıda "vay kadınlara hakaret ediyor zibidi" diyen hanımlar...sizi öpmüyorum işte...Oh olsun...