ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Perşembe, Kasım 10, 2005

Göztepe Parkına Cami

Salı, Kasım 01, 2005

Neden geçmişimizi geleceğimizden daha çok seviyoruz?

Geçenlerde mezunu olmaktan gurur duyduğum lisenin mezunları arasında kurulan e-posta dağıtım listesine gelen bir mesajla muhabbet başladı.

Şimdilerde yeniden alevlenen “niye bizi AB’ye almasınlar ki?” merkezli, “şöyle bir ulusuz, böyle bir milletiz. Üyeliğimizle biz değil onlar kazanacak haberleri yok” türü muhabbete bir örnek.

Bir arkadaş şu linki göndererek “10 dakikanız var mı?” diye sormuş. İsterseniz 10 dakika ayırın önce şu adresteki gösteriyi bir inceleyin ben huysuzluklarımı sonra yapayım :

http://www.goldenhorn-rotary.com/ercu/ERCU_FLASH_tur.html

Hah..İncelediniz mi? Nasıl? Göz pınarlarınız doldu, nasıl zenginliklerle dolu bir memlekette yaşadığımıza bir kere daha şükrettiniz değil mi?

Ama ben, aşağıdaki gibi huysuzluk yaptım :

10 dakikam değil yarım günüm de feda olsun ama nedir bu?

3000 tane slayt varsa 2500 tanesi eski Yunan, Hitit, Frigya...yani senin eserin olmayan hatta gelip işgalci olarak el koyduğun topraklarda senden önce yaşayan insanların yaptıkları, yaşadıkları, yarattıkları ile övünüyorsun...

Sen ki Osmanlı mirasını bile reddetmişin ama onun döneminden de bir Hollandalılara lale vermişliğin var, bir Yahudilere kucak açmışlığın bir de yoğurt..."Ne yoğurt mu dedin?"deki yoğurt...

Türkün Türke propagandasının üstüne üstlük taş atıp da kolunun yorulmadığı olaylardan yağ çıkartma çabası..

Düşünsenize Mısır AB kapısında :

-Hayırdır genç?
-Bizi AB'ye alın
-Niye?
-Bizim piramitlerimiz var, sizin bugünkü teknoloji bile yapamaz
-Yani?
-Öyle işte...

(Buradaki "sen" tabii ki bu mesajı gönderen değil...Sadece huysuzluğumu, karşımda bunu yapan varmış gibi iletme çabası)

dedim.

Ağabeylerimden biri “Sen hakikaten bir parçası olduğun toplumu ifadende Anadolu’yu işgal edenler olarak mı değerlendiriyorsun, yoksa bu bir surc-u lisan veya huysuzlugunun sonucu mudur?” diye sordu.

Ben de aşağıdaki yanıtı verdim :

Huysuzluğumun bir parçası olduğu doğru...Çünkü birileri "Türk'ün Türk'e propagandası"na huysuzluk etmeli, bir tek Çetin Altan yetmiyor :)

Kimin işgalci, kimin sahip olduğu, nereden bakacağınıza bağlı...Türk olmam, bununla gurur duyuyor olmam, tarihi gerçekleri gözardı etmeme yetmiyor...

Şöyle düşünelim...

Türklükle ilgili bizim dünyaya verdiğimiz ilk kalıcı eser Orhun yazıtları..Bunda hemfikirsek hemen yazılış tarihini söylüyorum 8.yüzyılın başları..

Peki mesela Ayasofya ne zaman yapılmış? 537 yılında tamamlanmış. Yani o saçma şiirdeki "Türk olmasaydı Tarih'e yazacak ne vardı" böbürlenmelerinin çok ötesine gitmemiz lazım değil mi?

Tamam bu eserlerimizle övünelim ama bunu tarihe meraklı turistlere yönelik broşürlerde yapalım. "Bizi AB'ye almak zorundasınız oğlum"un bir parçası olarak değil.

"Noel baba bizim topraklarda yetişmiş, bu yüzden biz çocuk sevgisi ile dolar taşarız. Bu yüzden bu topraklarda ne sokak çocuğu ne de tinerci, kapkaçcı çocuk görebilirsiniz. Trafik ışıklarında cam silen çocuklar ise tamamen turistik animasyon çerçevesinde olmaktadır" diyebiliyorsak hakikaten Noel babanın bu topraklardaki varlığı bize birşey katmış demektir.

Meseleye sadece Türk gözü ile mi bakacağız yoksa dünya vatandaşı gözü ile mi? Bu toprakları ben de seviyorum...İyi ki başka bir ulus değil de biz yaşıyoruz tamam ama nasıl biz memleketlerinden kaçmış gelmiş ve bugün ABD vatandaşı olanlar için "kızılderili arazilerini işgal etti deyyuslar" diyorsak aynı şeyi Anadolu için söyleyecek insanlar da var..Ne yani biz Anadolu'ya geldiğimizde buralar bomboştu da biz "hazır sahibi yok, biz kullanalım bari" mi dedik ?

Bu konu uzar ancak benim demek istediğimi en iyi anlatacak olay belki şu...
Yıllarca Truva için dişe dokunur hiçbirşey yapmayıp Truva filminin maketini yapımcı firmadan istemek bizi ne kadar Truva'nın bugünkü sahibi yaparsa "bizim şimdi yaşadığımız yerlerde bunlar var, onun için bizi AB'ye kabul etmek zorundasınız, istediğiniz kriterleri tutturamasak da olur çünkü bizim Zeugma'mız var, Noel Baba bizim buralarda doğmuş" o kadar mantıklı bir propaganda aracı olarak kullanılabilir.

Yunan filozofları bizim topraklarda gezmiş tozmuş, bu bizim için de övünç kaynağı ama lafı uzatan insanlara "kes ulan, felsefe yapma" diyen de bizim ulusumuz değil mi?

Onun için bu lafı duymadan ben konuyu kapatayım en iyisi :)

Sevgiler, saygılar

dedim.

Normalde bu blogdaki yerimi başka yazarlara ayırmam veya kat karşılığı müteahhite vermem ama Çetin Altan üstad gerçekten tam da bu konuda çok daha iyisini çok daha usturuplu söylemiş.

Onun için sahneyi ona bırakmaktan başka çare yok (üstelik bu yazıyı 20 sene önce yazmış hala bugün yazılmış gibi. Umarım 20 yıl sonra “bugün yazılmış yazılmış gibi” durmaz

Neden geçmişimizi geleceğimizden daha çok seviyoruz?

GEÇMİŞİMİZE sövülmesine, geleceğimize sövülmesinden daha çok kızdığımız için mi?
***
Geçmişte geleceğimizi, şimdikinden daha parlak gördüğümüz için mi?
***
Geçmişte babamızın çevresi daha forsluyken, şimdi kendimiz aynı forslu çevreyi bulamadığımız; örneğin hemşeri sayılacak bir komiser muavini dahi tanımadığımız için mi?
***
Geçmişte olanaklarımız daha genişti de, şimdi daraldığı için mi?
a- Yediğimiz miras bittiği için...

b- Yaptığımız iş, örneğin semercilik eskisi kadar para getirmediği için...
c- Bankerlere yatırdığımız paranın önemli bir bölümü battığı için...
d- Yeni bir ev alıp borçlandığımız ve yüksek faiz ödediğimiz için...
e- Kazancımız hiç değişmediği halde fiyatlar yükseldiği için...
f- Geçmişte durumumuzun daha iyi olduğunu söylemeye ağzımız alıştığı ve eskiden de her zaman geçmişi yeğler göründüğümüz için...
***
Geçmişte devlet desteği ve devlet hoşgörüsüyle iş yürüttüğümüz ve şimdilerde bu kolaylıkları sağlamak girişimlerinde daha zorlandığımız için mi?
***
Geçmişte sevgilimizle çok iyi anlaşırken; bir hiç yüzünden aramız açıldığı ve yerine de kimseyi koyamadığımız için mi?

***
Geçmişte kilomuz daha az olduğu ve göbeğimiz yarım Diyarbakır karpuzu gibi öne doğru çıkmadığı için mi?
***
Geçmişte karaciğerimiz şimdiki kadar yorgun olmadığından; o zamanki neşemizi artık bulamadığımız ve gitgide artan karamsarlığımıza entelektüel bir neden bulmak gerektiği için mi?
***
Geçmişte siyaset üstüne kurduğumuz umutlar bittiği için mi?
***
Geçmişte göremediğimiz yanılgıları şimdi gördüğümüz ve artık hiçbirini de düzeltme olanağımız kalmadığı için mi?
***
Geçmişte ileriye dönük kurduğumuz projeleri, artık gerçekleştirme olanağı bulunmadığı ve düşlerle vakit geçirme avuntumuz sona erdiği için mi?
***
Geçmiştekinden daha kötü durumda değilse de; bize yine hiçbir yararı dokunmayacağını bildiğimiz iktidara kızdığımız için mi?
***
Geçmişte olmayan dertler, örneğin çocuklarla ilgili harcamalar karşımıza dikildiği için mi?
***
Geçmişte atıp savururken, şimdi emekli olduğumuz ve artık atıp savurmamıza kimse kulak asmadığı için mi?
***
Geçmişte sorumsuz bir gençken, şimdi sorumlu bir aile babası olduğumuz için mi?
***
Geçmişte hiç tatile çıkmazken, şimdi daha çok tatile çıktığımız halde; onca harcamalara karşın, bir türlü dinlenip eğlenemediğimiz için mi?
***
Geçmişte kendi kuşak yarışımız henüz bitmemişken; şimdi herkes ipi az-çok göğüslediği ve önlerde yer alamadığımız kuşkusu yüreğimizi kemirdiği için mi?
***
Geçmişe karşı geleceği, Picasso gibi ileride daha çok anlaşılacaklarına inananlar beğendiği; bizim ise böyle bir tutkumuz olmadığı için mi?

?????????

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Yok eğer bu kapı medeniyete açılan kapı ise, sonuna kadar açık bırakın. İsteyen gitsin, isteyen gelsin)

Toplumsal ahlakın sopası hepimizin üzerinde olsun.