ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Perşembe, Ocak 23, 2003

HOY - 01


Adettendir, yeni bir gazete, dergi, televizyon kanalı ortaya çıktığında veya yeni bir yazar yazmaya başladığında, “niye çıkıyorsunuz?”, “ne yapacaksınız?”, “neyi eksik gördünüz de kapatmaya çalışıyorsunuz?”, “yapmasanız olmaz mıydı?” gibi sorulara yanıt vermek için kan ter döker.Benim ise bu konuda soruya soruyla karşılık vermekten başka bir seçeneğim yok:Niye yazmayayım ki?

Oğuz Aral’ın Hürriyet gazetesinde yarattığı (gündelik yaşamını anlattığı) bir tiplemesi var…Huysuz İhtiyar adı altında…Huysuzluk adına yaptıkları benim infiallerimle örtüşüyor ancak onun yaşına hürmeten ben burada ancak Huysuz Orta Yaşlı olacağım.

Huysuzluk, hele bir de etrafınıza kabul ettirdikten sonra, çok rahatlatıcı birşey, hatta daha sonra bizzat çevrenizdeki insanlar sizin huysuzluk göstereceğinizi bildiği konuları kendi süzgeçlerinden geçirip ya yapmıyorlar ya da yaptıktan sonra sizden klasik huysuzluklarınıza başlamanızı bekliyor.(Tabi karşınızdaki beklenti içinde iken huysuzluk yapmak sürpriz huysuzluklar kadar zevk vermiyor ama olsun)

Orta yaşlarda huysuzluğa başlamanın da kendince sakıncaları yok değil, en azından huysuz ihtiyarlar bir nebze daha şanslı, onlara yaşına hürmeten daha hoşgörülü davranılıyorken huysuz orta yaşlı, huysuz gençler, hele huysuz çocuklara ve huysuz bebeklere, tam da bu sıralama ile daha az hoşgörülü davranılabiliyor.(Bu arada, ilk huysuzluğumu yapayım: her seferinde Huysuz Orta Yaşlı diye yazmak çok vakit kaybettirici onun yerine HOY yazacağım, Hoy İspanyolca’da “Bugün” anlamına geliyor ama konu ile hiçbir bağlantısı yok, ben bugüne dair de düne dair de huysuzluk yapabilirim, sadece şimdilik yarın yapacağım huysuzlukları bilemiyorum (Bir ikinci “bu arada”, okurlar içinde “ne demek her seferinde Huysuz Orta Yaşlı yazmak zor geliyor MS-Word’ün Auto-Correct özelliğini kullansana” diyenlere buradan sevgi, saygı gönderiyor benimle uğraşmaya yetecek metanet diliyorum) galiba bir parantez daha kapatmam lazım)

Bana ayrılan Web’lerin Efendi’sinin kalbi kadar temiz ve beyaz bu sayfada ne yapacağım?Tabii ki Huysuz İhtiyar ne yapıyorsa onu…Yani yazılı hale getirilmiş huysuzluklar…Bunlar benim yaşadığım, içimden ve dışımdan dile getirdiğim huysuzluklar olacak…Siz de yaşadığınız-yaşattığınız huysuzlukları paylaşırsanız, beğenirsem yazarım, daha da beğenirsem o huysuzlukları önce yaparım, sonra yazarım….

Yalnız özellikle belirteyim bu yazılar düzenli olmayacak (eğer “kafama göre” diye bir düzenin varolduğunu kabul etmiyorsanız)…Haftalık yazı yazma tecrübesini Türkiye’nin en önemli, en saygın, en global internet haber portallarından birinde denedim ve 1 haftanın aslında ne kadar kısa bir zaman olduğunu gözlerimle gördüm, içim kan ağlaya ağlaya 33 yazı sonra son vermek zorunda kaldım.

Gün gelir hayatımı idealimdeki çalışma sistemi olan “düzenli bir iş sahibi olmadan, düzenli bir gelir sahibi olma” yöntemi ile kazanırsam periyodik yazılara dönebilirim ama o zamana kadar, Türkiye’nin ve benim yaşadıklarıma bağlı olarak haftada iki yazı da çıkabilir ayda bir yazı da çıkmayabilir.

Peki siz nasıl haberdar olacaksınız?Web’lerin Efendisi “HOY’un yeni yazısı çıktı” ibaresi koyabilir ama 11’inde çıkan bir yazıyı, 12’sinde okuyup 13’ünde hala bu ibareyi gören biri için bu ne farkedecek?Hiçbirşey, neyse bu Web’lerin Efendisinin sorunu.Belki bir e-posta ile uyarı mekanizması geliştirir.Bilemiyorum, umursamıyorum (en tatlı huysuzluk tepkilerinden biridir, sık sık kullanılması tavsiye edilir (bana karşı olmamak kaydıyla) galiba bir parantez daha kapatmam lazım)

Gelelim bu yazının huysuzluklarına..yok, siz orada rahat etmediniz buyurun benim koltuğa geçin…Valla bak, Allah’ın adını verdim, ne olur buraya gelin, orası cereyan yapar, böyle geçin, ben de çayın altını kısıp geliyorum…

+ Medya’da bir “Sahte Şeyh” lafı dolaşıp duruyor…Bre mel’unlar, bunların bir de gerçeği mi var, hangisinin sahte hangisinin gerçek olduğunu belirleyen bir kurum mu var?Gerçeği sahtesinden nasıl ayırediliyor?Işığa tuttuğumuzda filigran teli gözükmüyorsa ona sahte şeyh muamelesi mi yapacağız?

+ Dükkanlarda pek sık bulunmayan birşey aradığınızda şöyle bir diyalog yaşanır:
-Degüstatör kapakçığı var mı?
-Bizde bulunmaz
-Nerede bulabilirim?
-Valla onu sorucan birader? (veya “onu arayacaksın arkadaşım”)
Bre kolpa, soruyoruz işte, arıyoruz işte, sen nerede bulabileceğimizi söyle, veya bu bilgisizlik okyanusunda dalgalara karış, gözümden kaybol…Dün Bişi FM’deki DJ’in anlattığı çok hoşuma gitti yeri geldi ben de size anlatayım:
“Ticaretle uğraşan esnafın hal ve gidiş konusunda her zaman şikayetçi olmaları acayip birşey, ne zaman sorsanız “işler kesat, siftahsız kapatıyoruz, yaprak kıpırdamıyor” edebiyatı, “birşey satamıyoruz” dediğimiz kadar “uzaya gideceğiz” diye tekrarlasak şu an uzayda dolaşıyor olurduk”

+ Lokanta ve giyim mağazalarında karşılaşmışsınızdır.Garson “çorbalardan ne alırız?Ana yemek için karar verdik mi?” samimiyetine girer “evet ben Mercimek çorbası içicem, sen de mi bizimle yiyecektin?” veya tezgahtar “kaç beden giyiyoruz?” “Ben 42 giyiyorum ama size herhalde 54 olur” demek geliyor içimden.(Daha bunu diyecek kadar yaşlanmadım)

+ Reklam Özdenetim Kurulu bir sucuk reklamı hakkındaki şikayetleri firmasına iletmiş.Gerekçe halkın fakir kesiminde infial yaratması ve sucuk diye tutturan çocukları karşısında zor durumda bırakması.Firma da anlayış gösterip reklamı yayından kaldırmış.Aferin, yarın vitrinlerden de kaldırır, öbürsügün satmayı da bırakır, böylece fakir halkın önündeki üretimden zengin olma olanağı da ortadan kalkar.Bill-board’larda da sadece dar gelirli vatandaşların alabileceği ekmek, bulgur, zeytin reklamı yapılır.

+ Konya’da bir vatandaş çocuğuna Recep Tayyip Erdoğan adını vermek istemiş, Nüfus Müdürlüğü “teknik nedenler”le “ya Tayyip Erdoğan ya da Recep Tayyip olur”demişler.Çaresiz kabul etmiş ama dava da açıyormuş.Bundan sonraki çocuklarının adını da Cami, Minare, Süngü, Kışla koymayı planlıyor olabilir, tetikte olmakta fayda var.

Bu yazılık bu kadar huysuzluk yeter, daha yazacaklar var ama bütün cephanemi tek yazıda harcamıyayım….

Bu yazının tavsiyesi:Radyo Kozmos 92.3’te Cenk ile Erdem’in Müebbet Muhabbet’leri var.Hafta içi 19:00-20:00..Zevzek geyik muhabbetinden hoşlanıyorsanız muhteşem birşey…Cuma-Cumartesi akşamları da TV programları varmış…Bende yok, Kablo TV’de Hot TV diye bir kanal varmış orada…(Bir arkadaşım “bizim yatak odaasındaki televizyonda kablo TV var, istersen gel orada seyret” dedi, tırstım, gitmedim onun için bu bilginin ne kadar sağlıklı olduğunu bilemiyorum)

Toplumsal Ahlak’ın sopası üzerinize olsun….

1 Comments:

Anonymous Adsız dedi ki...

Very pretty design! Keep up the good work. Thanks.
»

2:19 ÖÖ

 

Yorum Gönder

<< Home