ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Çarşamba, Haziran 22, 2005

HOY - 15

Geçenlerde sıkı bir ‘rocker’la sıkı bir muhabbetimiz oldu hem rocker’ların olaya bakış açısını özetlemek (kendisi rocker’ların ne kadarını temsil ediyor bilemiyorum ama fena bir rocker’a benzemiyor) hem de benim görüşlerimi huysuzlanarak belirtmek konusunda iyi bir fırsat oldu. (Hatta bir ara onun huysuzluklarını engellemeye çalışır gördüm kendimi ki bir yandan da gurur duydum. Kimse bana huysuzlanamaz, en azından benim muhitimde olmaz :) Herşey, benim “o şarkının mp3’ünü paylaşsana dinleyelim” demem onun da “iyi rocker’a mp3 yakışmaz” demesi, benim de onu teknolojinin gerisinde kalmakla suçlamamla başladı.

Gerisi kendiliğinden geldi :

O diyor ki :

Hayır HOY bey , teknolojiyi tabii ki takip etmek lazım. Ama ben mp3 olayına biraz soğuk bakıyorum. Kısaca açıklamaya çalışayım.

En başta mp3 ile Audio Cd ler arasında müzik kalitesi açısından büyük fark var. Ama bu işyerinde anlaşılmaz , evde iyi bir sistemde dinlendiğinde anlaşılıyor. Zaten dosya büyüklükleri de bunun bir kanıtı.

Mp3 lere soğuk bakmamın esas nedeni ise mp3 ler çıktıktan sonra , parçaların yeterli dikkat ve özenden uzak dinlenmesi. Kendimden biliyorum bunu. Eskiden piyasada olmayan bir albümün kopya kasetini edinmek için çırpınır , elimize geçirdikten sonra da günlerce aynı kasedi dinler , şarkıların sözlerini ve her notasını ezberlerdik. En önemlisi albümün ruhunu hissederdik, ben öyle düşünürüm , her albümün bir ruhu vardır.

Ama şimdi öyle değil.

Mesela eski gruplardan birinin tüm albümlerini bir günde internetten indirebiliyor ya da tüm albümlerinin olduğu bir mp3 cd sini Kadıköy’den alabiliyorum. Hatta her gittiğimde 3-4 cd alıyorum bu şekilde.

Arşivim gittikçe genişliyor ama içlerinde hala dinlemediğim şarkılar var. Mp3 manyağı oluyor insan , en sevmediğim şeyi yapıyor , şarkılara kısa kısa kulak veriyorum. Bu yüzden eski kasetleri , yada o dönemlerde zar zor bulabildiğim orijinal plakları özlüyorum , o çıtırtı ve cızırtıları özlüyorum.

Sonuç olarak mp3 büyük kolaylık , her istediğimin cd sini almak maddi açıdan çok zorlar bir insanı , zaten bulmak da ayrı bir dert. Ama ben özellikle benim için önemli sanatçıların yasal cd lerini alıp , cd kapağını incelerken dinlemeyi tercih ediyorum.

Ben diyorum ki :

Bırak canım zamanında biz de albüm kapaklarını dikkatle inceler, her nesneden bir anlam çıkartmaya çalışırdık sonra da onun sandviçimizden dökülen ketçap veya hardal lekesi olduğunu anlardık :)

mp3 kalitesi konusunda yaptığın huysuzluklar, mp3'cülerin kalite konusunda daha alacak yolları olduğunu gösterir o kadar...Bu, Gutenberg matbaadan ilk kitabı bastığında "nerde eski el yazıları, hattatın mürekkebini koklama, yazanın sayfaya düşmüş terinin izini görme güzelliği ve olanağı, hiç el yazmasının yerini tutar mı?" demeye benziyor..Ama güzel bir muhabbet oluyor Huysuz Orta Yaşlı'ya yeni yazı malzemesi çıkıyor :)

O diyor ki :

Tabii ki , teknoloji ilerledikçe , mp3 lerin ses kalitesi yükselebilir, dosya boyutları küçülebilir , bunlar olabilecek şeyler. Ama yine teknoloji sayesinde bunlara çok kolay ve daha fazlasına ulaşabiliyoruz. Esas sorun burada. müziği insanın içine sindirmesi gerekir , kalite de buradan anlaşılabilir. bizim eskiden yaptığımız , mecburen az ulaşıp , öz dinlemek, sindirmek güzeldi.
Belki de bu yüzden on 10 yılda müzik endüstrisi kullan-at tarzı müziğe yöneldi. yapılan parçalar 1 sene sonra hatırlanmıyor çoğu zaman. Şu anda kaliteli müzik popüler olamıyor , çünkü kalitesinin anlaşılabilmesi için özümsenmesi lazım. Kimse özümseyerek birşeyler dinlemiyor ki , bir arkadaşına "ya şu albüm süpermiş" desin. Zaten albüm mantığı da yok şu anda, herkes internetten şarkı indiriyor , albümün adını sorun , çoğu bilmezler, ki bu kesim teknoloji ile içiçe , birşeyler takip etme çabasında en azından. Bir de radyoda ne çıkarsa dinleyenler var, ki bunlar Türkiye’de çoğunluk , onlar tamamen konumuz dışında.

Ben diyorum ki :

Kalbim seni desteklerken beynim desteklemiyor...Ferhan Şensoy'un bir anısı var Fuat'tan oyunu için bir müzik yazmasını istemiş, telefonda bittiğini duyunca "tamam geliyorum" demiş, Fuat da "yok gelme abi, bir e-posta adresi ver ben sana kaydı, dosya halinde göndereyim" demiş.."geldi de hakikaten" diyor "dinledim gayet güzel olmuş, hiç vakit kaybetmeden isteğime ulaştım. Ama ne kaybettim, ben atlayıp Fuat'a gidecektim, sarılıp öpüşecek, iki çay arası muhabbet yapacaktık, onları kaybettim"

Demek ki teknolojiyi, insan sıcaklığını, ilişki sağlığını kaybetmeden kullanmak en iyi sentez...Onun için varolan eksikliklere huysuzlanmak yerine daha iyisi nasıl olur, ne yapılırsa senin hoşuna gider o konuda çalışman lazım. Yoksa protestan olmak kolay ama esas istediğin ne ve buna nasıl kavuşabilirsin, alternatifi ne, ona çalışman lazım...

Hızımı alamayıp bir daha Ben diyorum ki :

Geçenlerde oğlumun bana yaşattığı güzelliği söyleyerek bana ayrılan süreyi bitireyim...Teknoloji nasıl insanı çaresiz bırakıyor :

"Eray" dedim "senin için neyin koleksiyonunu yaptıysam senin işine yaramaz hale geldi. Kaset koleksiyonu yaptım teyp demode oldu, kitap koleksiyonu yaptım, onları sen hiç okumayacak enternet takılacaksın. CD koleksiyonu yaptım sen parmak kadar aletlerde mp3 dinleyeceksin, DVD koleksiyonu yaptım şimdi div-x var, sen büyüyene kadar herşeyi internetten seyreder hale geleceksiniz. Sana ne bırakmak istediysem teknoloji gereksiz hale getirdi.". "Boşver baba" dedi "bana soyadını bırakacaksın ya, o bana yeter" (Bilen bilir, benim soyadım da az buz megaloman bir soyadı değildir hani)

Darısı senin başına...
----------------------

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Ben söylüyorum, ben dinliyorum arkadaşlar, yaz geldi böcek, akrep makrep girer içeriye)

Toplumsal Ahlakın Sopası Üzerinize Olsun.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home