ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Çarşamba, Temmuz 06, 2005

HOY - 17

+ 30 Hazirandan itibaren 13 yaşından gün almaya başlayan sevgili oğlum, yaptığım huysuzluklara dayanamayarak, sonunda evi terketti. Ama çok şükür aynı site içinde bir evde sakin sakin yaşamaya ikna ettik. Benimki gibi periyodu olmayan periyodik düzende (yani kafasına estiği zamanlar) Huysuz Velet yazıları ile artık burada ... belki de şurada ... olmazsa bir de şuraya bakın...

+ Geçenlerde, sitede Deli Kızın Türküsü dairesinin sakini Deli Kız, kendisini siteye taşınması için başlattığım ikna sürecinde yazdığım bir mesajı benimle paylaştı. Arşiv temizliği sırasında karşılaşmış ve benimle paylaşmaya karar vermiş. Kendimi övmeyi pek severim ama bu mesajda kendimi de aşmışım. Çok hoşuma gittim, sizinle de paylaşayım istedim :

(...)
bizim site erkek erkeğe kahvehane’sine dönme eğiliminde...Sen yazsan da siteye bir kadın eli değdiği belli olsa, köşelerin üzerine danteller örsen, salonda halının üzerinde çocuklarımızla hoplayıp zıpladığımızı görsen, çocuğun futbolcu kartlarını halıya yayarak sanal da değil reel de değil bir maç tutturduğunu gözümlesen de "ortaya bir kısaca boylu masa alalım (tabi sen böyle demiycen onların bir adı vardır muhakkak, onu diyecen)hem puf olarak kullanalım, hem de üzerine birşeyler koyarız her seferinde zigonları getirmek çok külfetli oluyor" desen ve fakat aynı ay içinde (şimdi burada "ayı çıkmadan" diyeceğim ama bu sefer sen "sizin evde arada bir ayı mı çıkıyor, siz bütün işlerinizi onun çıkmasından önce mi yapmaya çalışıyorsunuz?" dersin diye "aynı ay içinde" dedim) o kısa boylu masanın üzerini hint tülleri, meyvelikler (ki içindeki yapay meyveler, olmazsa olmaz bir şark efsanesidir), vazolar, kızılderili, zenci, macar, matruşka (bunların rus olduğunu söylememe gerek yok) bibloları ile doldursan bize ne ayak uzatacak ne de elimizdeki hakiki meyvelerin tabaklarını koyacak yer kalsa, "köşeleri dönerken duvarlara tutunmayın, elinizin izi kalıyor" desen, çocuğumuzla birlikte soğuk kız gecelerinde cama hohlayıp elimizi yumruk haline getirerek mühür basar gibi çıkardığımız izlerle çocuk ayağı yapsak, sen "camı kirletiyorsunuz" desen, "ortalığı toplamadan siteyi kapatmayın, biz yokken biri gelir, rezil oluruz" desen, "haftalardır bu siteden dışarı adım attığımız yok, dışarı çıkalım" diye tuttursan, "ne zevk alırsın aynı filmi tekrar tekrar seyretmekten" desen, "ne olmuş tam gol anında televizyonun önünden geçtiysem, a-ha tekrarını veriyor, istediğin kadar seyret" desen ve aynı şey olmadığını anlamasan, liseden, üniversiteden arkadaşlarımın yatıya gelme isteklerine surat assan, benim "keşke senin kız arkadaşların da yatıya kalsa" dememe, anlamayan daha doğrusu benim anlayamadığım gözlerle baksan....yaa, son tahlilde düşündüm de bunları yaparsan hiç iyi olmayacak...Sen en iyisi bunları yapmayacağına söz verip "ben sadece vitesi boşa alıp yazarım, ne bedel isterim ne hesap sorarım, ne sitemle güzel kalbinizi yorarım" de ve yaz...Olmaz mı?
(...)

+ Geçenlerde bir dostum, "yaa iyi şeyler yazıyorsun, söylediklerinin çoğu belki de doğru ama Huysuz adı ile yazdığın için insanda bir tepki oluşuyor. Huysuz, olumsuz, negatif anlamlar içeriyor bunun yerine Düşünen Orta Yaşlı (DOY), Kaşınan Orta Yaşlı (KOY), Soyunan Orta Yaşlı (SOY) gibi bir isim kullansana” dedi. Kendisine verdiğim cevabı burada tekrarlayamam ama esas itibari ile düşüncem şu :

Toplumu ileriye götüren halinden memnun olmayan ve huysuzlanan kişilerdir. Halinden memnun olan adam niye gelişme istesin ki? Huysuzlanmayıp, durumu olduğu gibi kabullenen nasıl geliştirsin ki?

Christoph Colomb, halinden memnun olsaydı (pardon yazının burasında, siz okurken hissetmeyebilirsiniz ama, sevgili eşimin talimatı ile yazıya ara verip sucu'ya su siparişi vermek için yazının başından kalktım. Hazır ayağa kalkmışken çaydanlığı da raftaki yerine kaldırmam istendi, kapak yere düştü onu almak zorunda kaldım. Tabi bu demek değildir ki, siz de yazıyı okurken başınıza gelenleri benimle paylaşabilirsiniz. "Kalktım çay aldım. Kendime bir tost yaptım. Çiçekleri suladım. Akşama ne pişireceğimi düşündüm. Okurken uyuyakalmışım biraz üşüdüm" gibi interaktif bir paylaşım istemiyorum) ve karısı da dizinin dibinden ayrılınmayacak kadar güzel ve munis biri olsaydı, deli miydi kalkıp "Ben Hindistan'a gidiyorum" diye aylarca yelken bassın? Veya Pasteur, "amaaan sütü böyle içsek de olur, ölen ölür kalan sağlar bizimdir"deseydi, gecesini gündüzüne katıp pastorizasyon işlemine kafa yorsun?

Onun için huysuzluk iyidir, huysuz insanlar yararlı insanlardır deyip konuyu boğmak istiyorum

+ Geçenlerde bir hafta izinliydim ve oturduğum siteden dışarıya adımımı atmadan geçirdim. (Bu konuda beni anlamayan, bana hak ver(e)meyen arkadaşlarım var, en başta da sevgili eşim.) Havuz kenarında güneşlenen insanları balkondan gözümleme (omuzum üzerinden yazıyı okuyan sevgilim oğlum tam "gözümleme diye bir kelime yok ki" diye huysuzlandı, Ferhan Şensoy bulmuş ve kullanıyor, benim ondan ne eksiğim var?Hayatına girmiş 736 - 821 adet kadar bayan ve 11 yıl fazlası var o kadar.) olanağı buldum.

İnsanlar istisnasız, ya gazete-kitap okuyor, ya diskman-walkman dinliyor, ya tavla oynuyor. Kendi kendisi ile kalıp, kendi başına düşünen insan hiç yok.(zaten dünyanın Türkçe dışında hangi dilinde fikirin çoğulu efkâr'ı "ooof efkâr bastı'' şeklinde kaygı ifadesi olarak kullanılıyor ki)

Sözün özü, kanımca insanlar kendi kendileri ile kalmaya korkuyor sürekli yanlarına biri, bir eğlence aracı, bir vakit geçirme (hadi burada "meşgâle" diyeyim de Huysuz Orta Yaşlı'lıktan Huysuz İhtiyarlığa dikey geçişin ilk sinyallerini vereyim) yardımcısı arıyorlar.

Aslında bu maddeye, evde kalmaktan ne kadar zevk aldığımı anlatmak için başlamıştım, konu başka yere dallanıp budaklandı. Evde kalmak, çok zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamak için arkadaşları ikna etmek adına bulduğum bir kavrama dört elle sarılmıştım "domestic hedonism" (hadi "evcil zevk düşkünlüğü" diyeyim Türkçe'sine.)

Bugünkü (Sevgili oğlum burada da huysuzluk ediyor “senin yazı bugün çıkmayacak, üstelik okuyanlar aynı gün okumayacak, niye “bugün” diye yazmakta ısrar ediyorsun ki?” diye )Hürriyet'in ekinde "Metroseksüeller gitti, hedonistler geldi" başlığını görünce "yaşasın, bir de bu hedonistleri eve soktuk muydu, gelecek ben ve benim gibilerindir" diye kendi kendime sevindim.

+ Gene Hürriyet'ten bir haber; İzmir'de yayınlanan Durum Dergisi'nin Uğur Dündar'la bir röportajını haber vermiş. Eşi Yasemin ve çocukları ile röportaj yapıyor, röportajın bir yerinde muhabir Uğur Dündar'a "Peki en sevdiğiniz çiçek hangisi?" diye soruyor. Uğur Dündar da eşini işaret ederek "En sevdiğim çiçek, karşımda oturuyor" cevabını vermiş.

Durum dergisi muhabirine “Baba, n’aptın sen yaa?” demek istiyorum (son günlerdeki en favori, şaşırma görünümlü bilgi edinme amaçlı soru cümlem – sağolasın Ata Demirer) ama muhabirin cinsiyetini bilmiyorum.

Bu kadar çanak bir soru olur mu yau? Eşinin adı Yasemin, muhabir de Uğur Dündar'a pas açıyor ki o da golü atsın (gerçi bu durumda bayanın adı Zübeyde, Fitnat, Zehra olsa da, Uğur bey, geleceği açısından, aynı cevabı vermesi gerekiyor) Sonuç itibari ile ayıptır yau. İçim kalktı.

+ Geçenlerde Humeyni'nin torunu Zehra Eşragi, "Humeyni aslında özgürlük yanlısıydı. Dedem öldükten sonra düşünceleri çarpıtıldı" demiş ve bombayı patlatmış "Dedem yaşasaydı türbanı atardık"

Hastasıyım böyle aksi ispat edilemeyecek iddialarda bulunanların... İyi ki kendini kaptırıp "çıplaklar kampı da açılırdı, hatta Playboy Merkezi'ni Tahran'a taşırdı" filan dememiş.
"Nasıl olsa aksi ispat edilemez" deyip işkembeden atanları yalancı çıkartmak için zaman makinesinin, alternatif senaryoları yanlış çıkartmak için gerçekleşmesini istiyorum.

Şu iddialar size tanıdık gelmiyor mu?

Okusaydım, âlim olurdum âlim..

Beni Fenerbahçe altyapısından istemişlerdi de Peder bey "okulunu bitir" diye izin vermemişti. Yoksa şimdi Alex'e ihtiyaç yoktu...

Rıza Çalımbay geçen sene sezon başından itibaren BJK'nin teknik direktörü olsaydı, BJK uzak ara şampiyon olurdu...

Menderes asılmasaydı, çoktan AB'de olurduk...

15 yıl önce buralardan arsa alsaydık, ihyâ olmuştuk şimdi...

Yemeği bitirmezsen, arkandan kovalar...

Hamileyken çilek çalarsan, çocuğun çilek şeklinde lekesi olur...

Zar seni seviyor olm, aynı zarlar bana gelseydi ben sana hiç sayı vermezdim...

Atamayana atarlar...(bu kurala uymayana da uygulanacak yaptırım nedir, hep merak ederim)

Katerina çirkin biri olsaydı, şu anda Moskova bizimdi...

Yeteri kadar oy toplasaydık, olimpiyatlar İstanbul'da yapılırdı...

Yaşar Kemal İsveç'li olsaydı, şimdiye kadar 3 tane Nobel Edebiyat Ödülü kazanmıştı...

10 tane daha Çetin Altan olsa, rönesans Türkiye'den başlardı...

Seninle evlenmeseydim, şimdi Dünya Bankası Başkanı'ydım...

Condoleeza Rice, bir zamanlar bir İran'lı genç tarafından terkedilmeseydi, İran'la bu kadar uğraşmazdı...

Sezen Aksu 1600'lü yıllarda yaşasaydı, şimdi Bach'ın yerine onun adını duyardık...

Örnekleri siz çoğaltırsınız artık, ana fikri iletebildiğimi umuyorum. Bu tip insanlara karşı uyanık olmakta ve prim yapmalarına izin vermemekte yarar var.

Yıllarca sırf "para ile başarı olmaz, hırs lazım, inanç lazım" diye işkembeden atanlara örnek olsun diye Chelsea'nin şampiyon olmasını diledim (ManU taraftarı olmama rağmen)

Çok şükür, bugünleri gördüm...Beyler? Nasıl? Para dökerek, en iyilerini transfer ederek, toplama takım ile de şampiyon olunuyormuş, değil mi?

+ Maddelere göz attım da "Geçenlerde" diye başlayanlar ne kadar çok... Çok yoğun günler yaşamışım çook.

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (sağolsun, web-fm bütün siteye klima taktırdı, içerideki serin hava Afrika sıcaklarını soğutmaya gitmesin)

Toplumsal Ahlakın Sopası Üzerinize Olsun

2 Comments:

Anonymous Adsız dedi ki...

Super color scheme, I like it! Keep up the good work. Thanks for sharing this wonderful site with us.
»

2:18 ÖÖ

 
Anonymous Adsız dedi ki...

Hey what a great site keep up the work its excellent.
»

2:40 ÖÖ

 

Yorum Gönder

<< Home