ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Salı, Mart 07, 2006

Ruhsatsız ve Kaçak Huysuzlanmalar Karşılarında Beni Bulur

+ Kalp Gözü, Sırlar Dünyası, 5.Boyut, Büyük Buluşma gibi “Ölümden öte köy mü var behey gafil?” türü “hayatta neler oluyor?” mesajı veren belgesel (!) programlarda içki içenler dünyanın en lanet, mendebur, tipsiz, durduk yerde nefret edilesi, iki tekme atılası adamları olarak gösteriliyor.

Halbuki benim bazı arkadaşlarım var, içince dünya şekeri insanlar oluyor (hayır, içmeyince de öyleler ama ne bileyim içince daha bir şeker oluyorlar).

Buna ne buyurulur? Niye bu programlar gerçeklikten bu kadar uzak, nemrut alemci tiplerle dolu, benim arkadaşlarım tipinde insanlar niye tanıtılmıyor?

+ Emre Aköz, bir Sabah Gazetesi yazarı…Reklamını yapmak istemem ama şimdiye kadar gazete yazarlarına 3 defa huysuzluk yaptım. “Öyle değil, böyle” dedim, ikisi bu arkadaşa denk geldi.

Birincisi havaalanlarında yapılan güvenlik araştırmalarının sıkılığına ve yarattığı zaman kaybına dair yaptığı ruhsatsız ve kaçak huysuzluğuna huysuzlanmam oldu.

Siz ne diyorsunuz yahu? Her türlü güvenlik önlemi tabii ki alınmalı, hatta oradaki polis adamın gitmesine izin verse, ben izin vermemeliyim. Sonuçta o polis alanda kalacak ama ben o “cik-cik” veya “voink-voink” öten adamla aynı uçakla uçacağım” dedim..

O bana “ama diğer şehirlerde öyle olmuyor” dedi, ben ona “bana ne öbür şehirlerden bir sinagog, bir HSBC binası bombalaması daha yaşamak istemiyorum” dedim..O bana dedi, ben ona dedim, ööle kan ter içinde uyanmışım…(sonra da ertesi günlerden birinde benim yazısını eleştirmemden bahsedeceğine bir başka okuyucunun “hakikaten öyle Emre bey ya, defalarca Düsseldorf’a gittim, orada böyle bir uygulama görmedim” türü bir yazısını ekleştirdi. E oldu mu şimdi?)

Bu sefer, çocuklarla ilgili bir yazısında “Fikret Eser (arkadaşı) laf arasında Doğu'nun (arkadaşının oğlu), bir yandan ' game boy' oynarken, bir yandan TV izlediğini... Bu arada sohbet eden diğer aile üyelerine de laf yetiştirdiğini de anlattı ki... ' Şimdiki çocuklar konsantre olamıyor' diyenlere duyururum." diye bir lafla bağlamış konusunu.

E oldu mu şimdi? (Bu başka “E oldu mu şimdi?” deminki ile zaman ve zemin benzerliği yok)…Aköz, iki konuyu birbirine karıştırmış” lafını takiben kendisine dedim ki :

Sizin bahsettiğiniz konsantrasyon değil "multi-tasking" özelliği

Size söylemeye gerek olmayabilir ama ‘Multi-Tasking’ işlemcilerin aynı anda iki ve daha fazla farklı programdan gelen komutları eş zamanlı olarak işleyebilmesi. Bu güzel bir özellik, ancak biz ebeveynleri düşündüren şey konsantrasyon süresi...

TV kuşağı çocuklarının konsantrasyon sürelerinin bir reklam yayın uzunluğuna kadar azalması sıkıntı yaratıyor. Yani çocuğunuza söylemek istediğinizi 30 saniye içinde söylediniz söylediniz, söyleyemediniz çocuk ilgisini yitiriyor ve yeni bir konuya geçmeye hazır bekliyor.

Ve bu çocuklardan bir derslikte oturup 40-50 dakika milli tarih dinleyip, Akdeniz'in bitki örtüsüne ilgi göstermesini bekliyoruz.

4-5 konuyu aynı anda yarım dakikalık kapsüllerde vermek, karşılayıcı sistemde problem yaratmayacak ancak bir konuyu 4-5 dakika süre ile vermek dahi zorlaşıyor.

Problem yaratan bu, size "çocuklar konsantre olamıyor" diyenler aslında bunu söylemek istiyor.

Saygılarımla


Daha ne diyeyim? Değil mi ama?

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Emre Aköz pişman olduğunu, bundan sonra yazılarını önce bana okutup sonra yayınlayacağını, söylemek için gelmiş olabilir, “HOY içeride, o da sizi bekliyordu” post-it’inin yerinde olduğuna emin olun. Bazen cereyan alıp götürüyor kağıdı )

Toplumsal ahlakın sopası hepimizin üzerinde olsun.

1 Comments:

Anonymous Adsız dedi ki...

Engin Bey,
Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaniza cok sevindim. Umarim yazilariniza devam edersiniz.
YKT den Ersin...

9:19 ÖÖ

 

Yorum Gönder

<< Home