ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Salı, Mayıs 16, 2006

Gene Bayanlar ve Tutku'lu zibidiler

+ Nedir bu bayanların erkekleri değişmeye, kendine benzetmeye zorlama ihtirasları yahu? (Evet, farkındayım çok bodoslama oldu. Hazırlanmanıza, üzerinize rahat birşeyler almanıza olanak tanımadan konuya balıklama girdim. Özür dilerim. Bir daha olmaz. Belki de olur…Hatta olma ihtimali daha fazla)
İstisnasız hiçbir bayan erkeğinden %100 memnun değil. “Sevgilim, dünya tatlısı ama keşke biraz daha az öküz olsa”, “Eşim bir melek ama sonuçta Azrail de bir melek değil mi?”, “Oğlum dünya tatlısı bir prens ama ah o arkadaşları yok mu?”

Tabi bu memnuniyetsizlik de beraberinde birlikte olduğu erkeği değiştirmek, istenilen kalıba sokma çabalarını getiriyor. “Madem bundan memnun değilim, o zaman bunu bırakayım da memnun olacağım bir tane bulayım” çabası yerine bir zorlama süreci ve akabinde gelen hırsa bulanma, sinire kesme durumları…

En küçük bayanından en büyüğüne kadar bu böyle :

- Tuğçe, ben sıkıldım, bahçeye çıkıp bisiklete bineceğim
- Hayır Buğra, evcilik oynayacağız
- Ama ben bisiklete binmek istiyorum
- Hayır dedim. Yoksa annemlerin evine giderim.
- E, zaten sizde oynamıyor muyuz?

Daha iyisi yok elimdeki ile idare edeyim”, yerine “daha iyisi yok, ben de bunu şekillendireyim” yaklaşımı var bütün bayanlarda…

Yapmayın arkadaşlar, istekler farklı, bakış açıları farklı, beklentiler farklı. Hiç bir şey olmasa, 3 sene, 5 sene, 18 sene, 25 sene, 43 sene, 70 sene öyle veya böyle, memnun olsanız da olmasanız da bir birikim var. Bunu, sırf siz istiyorsunuz diye, 3 günde 5 günde, 18 günde, 25 günde, 43 günde, 70 günde değiştirmeyi kim başarmış ki siz başarabilesiniz?

Başarmış gibi göründüğünüz durumlarda da :

- Oğlum nedir? Bıyıklar gitmiş?
- Yaa, ince ayar yaparken, ölçüyü kaçırmışım
- Tabi, tabi..Melis istemiyordu değil mi?
- Yaa ne alakası var oğlum yaa..Sıkılmıştım zaten. Nedir o, çorbanın içine girer, su bardağında dolaşır. Öpüşürken batar…
- Ne? Ne dedin sen? Nihohahaha


şeklinde artçı muhabbetlere muhatap olur ve sizden ufak çaplı nefret edilmesine yol açar bilesiniz.

Ben bu çabaları resim sergisinden yağlı boya bir tablo alıp eve gittiğinizde “şurasının rengi olmamış, burada çizgiler yeteri kadar yumuşak değil, şuraya da gereksiz tarama yapılmış” diyerek suluboya fırçası ile resme müdahale etmeye benzetiyorum.

Yapmayın arkadaşlar, eğer resimde beğenmediğiniz yerler varsa hiç sergiden almayın. Bırakın belki olduğu gibi beğenen biri çıkar (zor ihtimal) ama her halükarda sanatçının eserine saygı duyun. Belki yapım aşamasında müdahale etseniz makul olabilir veya sipariş üzerine çalışan bir anne bulabilirseniz en ideali ama resmi aldıktan sonra yapılan müdahaleler sanata ve sanatçıya yapılan haksızlıktır. Ve yıllar sonra karşılığında alacağınız teşekkür yanıtı :

Ömrümü yedin, ömrümü!” olacaktır.

Daha fazlasını beklemeyin.

+ Tutku bisküvilerinin son reklamını seyrettiniz mi?

Türk-Yunan sınır köprüsü üzerinde Türkiye’den Yunanistan’a motorla geçen iki zibidi (niye zibidi? Çünkü sırt çantasının fermuarını kapatmayı beceremeyerek beni birazdan sinir edecekler) köprüyü geçerken sırt çantasında bir paket Tutku bisküvi düşüyor. Tutku Türk sınırının 3 parmak içine düşüyor biraz yuvarlanıyor ama en fazla 2 parmak gidebiliyor. Bu arada Yunan gümrük görevlileri de Tutku’ya “gelsene, hadi gel vre” türü el işaretleri yapıyor.

Türk tarafı bunu görüyor, büyük bir olgunlukla sınır çizgisine geliyor, Tutku’yu elinin tersi ile itiyor Yunan tarafına deplase olmasını sağlıyor, Yunanlı meslektaş da mal bulmuş mağribi gibi, Kardak Adalarını geri almışçasına muzaffer bir eda ile sınır gözetleme kulübesine geri dönüyor.

Dikkatli okuyucular takip etmiş, detayı yakalamıştır. Türk görevlide, paketi alıp nazikçe uzatmak yok. Elinin tersi itip, “al ulan al. Tüket anasını satayım. Sevindirik oldun di mi? Şopar seniii…” türü bir yaklaşım var. Üstelik kimin malını kime veriyorsun kardeşim? O bisküvi paketi senin değil ki motorlu zibidilerin.

Ha, bu arada son detay da Türk görevlileri yarım bıraktıkları çay saatine döndüklerinde ne görseler beğenirsiniz? (Ne görseler beğenmeyin, ama olsun) Kendi Tutku paketleri boşalmış.

Haydaaa, sorumsuzluğun, plansızlığın, programsızlığın, geleceği görememenin, vizyon sahibi olamamanın, elindeki malın kıymetini bilememenin, tüyü bitmemiş yetimin hakkını Yunan’a kaptırmanın bundan daha açık bir anlatımı olamaz.

Şimdi Türk Sınır Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği çıkıp bir açıklama yapsa ve “Bu filmi kınıyoruz, hiçbir Türk sınır görevlisi böyle bir şuursuzluk yapmaz. Görev sırasında yiyip içmeyeceği gibi, yiyip içse de hiçbir zaman malzeme eksikliği çekecek bir hazırlıksız yakalanma durumunda olmaz. Bu reklamı kınıyor, duyarlı Türk halkını Tutku yememeye çağırıyoruz. Atatürk’ün “Türk sınır görevlisi, kuşkusuz dünyanın en içten ve gönül dostu sınır görevlisidir” şeklindeki sözünü bir kere daha hatırlatıyoruz” türü bir açıklama yapsa haksız mı?

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Eğer kapı sınıra yakın bir yerde ise açık tutun, belki tutkulu (her iki anlamda da) motorsikletli zibidiler gelir, biz de eğleniriz )

Toplumsal ahlakın sopası hepimizin üzerinde olsun.

2 Comments:

Anonymous Adsız dedi ki...

Ben bu çabaları resim sergisinden yağlı boya bir tablo alıp eve gittiğinizde “şurasının rengi olmamış, burada çizgiler yeteri kadar yumuşak değil, şuraya da gereksiz tarama yapılmış” diyerek suluboya fırçası ile resme müdahale etmeye benzetiyorum.

BUDUR !

5:50 ÖS

 
Anonymous Adsız dedi ki...

Super color scheme, I like it! Keep up the good work. Thanks for sharing this wonderful site with us.
»

2:09 ÖÖ

 

Yorum Gönder

<< Home