ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Salı, Aralık 21, 2004

HOY - 12

+ Oley yaaa...Sonunda Semraanım’ın ses düğmesini kapattılar da (gerçi bu da iyimser ve çok erken bir tahmin ama olsun) ortalık diğer Huysuz’lara kaldı...Aylardır, “şu kadın ortalıktan çekilsin de ben de kaldığım yerden devam edeyim” diye bekledim ama kadın her hafta bir efsane gibi büyüdü büyüdü ve herkesin dilinde bir türkü oldu...

Tanımayanına da rastlamadım, sevenine de... “Rol yapıyor, aslında hepsi bir senaryonun eseri” diyen de oldu, “ortalama kaynana, bunların hepsi böyle işte” diyen de... “Kadın hakları peşinde koşan feministler, Semraanım’ın Sinem üzerindeki tahakkümü konusunda niye ağızlarını açmıyor, kadın hakkı sadece erkeğe karşı mı, kadın kadına zulüm ederse bir problem yok mu?” diyen de oldu, “Ata’nın adına Semraanım’ı mahkemeye vermek istiyorum, yazık o çocuğa” diyen de...

Ama en güzel geyik de AB tartışmaları ile hop oturup hop kalktığımız günün akşamında Semraanım’ın Tayyip beyden daha fazla reyting alması oldu...Bunu Türkiye’nin çivisinin çıktığına yoran da oldu, az gelişmişliğimizin, dünya gerçeklerinden uzak, yarını düşünmeden yaşadığımızın bir göstergesi olarak öne süren de...

Ne olursa olsun, HOY’un bir yazısında hem de giriş bölümünde kendine yer bulmuşsa Semraanım bir fenomen olmuştur demektir.

Bütün bunları niye anlatıyorum? Doğru medyayı bulan bir huysuzun ne kadar etkili ve güçlü olabileceğini, yeteri kadar sesini çıkartabilirse herkesi nasıl sindirebileceğini ancak bunun hiçbir işe yaramayacağını görmüş olduk...

Demek ki neymiş? Bu satırlarda okuduğunuz HOY, Semraanım’ın eline su dökemezmiş. “Bu adam da herşeye huysuzlanıyor yahu” dediğiniz zamanlar size Semraanım örneğini hatırlatacağım.

Gelelim işe yarayan huysuzluklara...

+ A ha bir de bunlar çıktı, reklamın altında “bu bir reklamdır” yazıyor...Nedir bu yahu, bir zamanlar Show TV’nin haberlerinde kırmızı daire içine alınmışlık vardı...

Haber yönetmeni “şimdi siz bu görüntüde nereye bakacağınızı bilemezsiniz, şuraya bakacaksınız şuraya” diye gözümüzün içine sokardı, sokak ortasında koşan boğayı, ağaca sarılmış pandayı veya elinde bıçakla dolaşan sarhoşu...Şimdi bir de “siz bunu normal bir film gibi seyredersiniz ama öyle değil, bu bir reklamdır ona göre seyredin, aldanmayın, kanmayın” diyorlar. Bizi embesil yerine koyuyorlar.

Bu durumun bir diğer salakça yansıması da dizi filmlerde gizli reklamı engellemeye yönelik mozaikleştirme harekatı. “Aman bir marka gözükmesin”, “aman görüntüde reklam malzemesi olmasın” diye görüntüdeki tabelalar, marka isimleri, amblemler mozaikleniyor...

E güzel, görüntünün yampiriklendiğine mi yanayım, beni “bu hali ile anlayamaz” diyerek moron sınıfına sokan RTÜK’e mi huysuzlanayım? O zaman örneğin arabaların sadece markalarını değil tamamını mozaikleyin hangisinin Renault, hangisinin Mercedes olduğu da anlaşılıyor...Sevgili eşim hangi giysi Mango’nun, hangi giysi Zara’nın bir bakışta anlıyor insanların elbiselerini de mozaikleyin o zaman...

+ Hikaye, makale, roman gibi yarışmaların sonuçlarında çok huysuzlandığım bir açıklama var : “Birinciliğe layık eser bulunamamıştır”... Nasıl yani? Bir yarışma düzenliyor, insanlar eserlerini gönderiyor, jüri birinciliğe layık eser bulamıyor, direkt ikinciden başlıyor sıralamaya...Nasıl bir mantıktır bu, gönderilen eserler arasında en beğenilen birinci, geri kalanlar da bu sırada dizilmeli değil mi? Birincilik için kıstaslarınız neydi ki eser sahipleri sizin bu kıstaslarınıza uymadı? Var mı böyle saçmalık? “Acaba” diyorum jüri üyelerine “1. bulamazsanız onun ödülünü de siz kendi aranızda paylaşırsınız” diye bir ön açıklama mı yapılıyor, jüri “gönderilenler arasında en iyisi bu ama bizim gözümüzde birinci değil, bunu ikinci ilan ediyoruz” diyorlar...

Katılanlar arasında en iyisi o yarışmanın da birincisidir...Bütün atletler düşük derece koştu diye 1.gelenin madalyası altın olmuyor mu? “Bu kadar az puanla şampiyon olunmaz” deyip ligi birinci bitirene “şampiyon” değil de “ikinci” mi diyoruz?

Aslında yarışma sonucu olarak “Birinciliğe layık eser bulunamamıştır” demek jürinin ne kadar titiz bir çalışma sonucunda kalite standardından ödün vermeden çalıştığını değil, yarışmanın dandikliğini göstermez mi? “İyi eserler gelmedi biz de mecburen 2.likten itibaren ödül vermeye başladık” demenin bir başka yolu değil mi? Yarışmayı iptal edin olsun bitsin...

(“HOY bir yarışmada birinci olamamış, böyle bir açıklama ile ikinci ilan edilmiş bütün huysuzluğu bu yüzden” diyenlere en sevimli halimle gülümsüyorum)

Toplumsal Ahlak’ın sopası üzerinize olsun