ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Pazartesi, Haziran 26, 2006

www.yemeksepeti.com

Ben söylemiştim “Huysuzluk yapmak insana kazandırır” diye. Yeter ki yerinde ve kararında yapın. Ölçüyü kaçırmadan.

Buyurun işte, geçen sayıdaki (buraya geçen sayının linki konacak, unutma) “Pizza Hut, kupon olmadan bana promosyon pizzamı vermiyor” diye çemkiren yazımdan sonra bir arkadaştan “e be güzelim, siparişini telefondan değil de www.yemeksepeti.com dan versen hem böyle kupon tarzı papirüs türevlerine muhtaç olmazsın hem de sipariş ettiğin pizzanın yanında bir ufağını değil aynı boyunu da indiragandileyebilirsin” tavsiyesi geldi.

“Budur” dedim.

İlk fırsatta girdim, üye oldum, verdim siparişimi. (Şimdi sitenin reklamını yapmış gibi olmayayım da arkadaşlar “Nedir? Hıncal Uluç’laşmaya başladın. Yakında Hülya Avşar konserini Hillside Su’yu filan da yazarsın sen” huysuzlanması yapmasınlar.) Ama gerçekten de üye işyeri listesi bir hayli kabarık. Müşteri ilişkileri kavramında daha güzeli ise daha sonra yaşandı.

İlk siparişin telefonla teyidi alınması gerekiyormuş. 2 dakika sonra aradılar. “Siz gerçekten HOY musunuz? Sipariş talebiniz doğru mu?”, “Doğru...”

Tam telefonu kapatırken huysuzluk genlerim gene piyasaya çıktı.“Yalnız” dedim “Pizza Hut’a doğrudan sipariş verdiğimde 30 dakikada getiriyorlar, sizin sitede ‘40-45 dakika’ deniyor. Bu fark nereden kaynaklanıyor?”

Üye işyerinin yoğunluğuna göre süre azalabiliyor ama isterseniz ben Pizza Hut’ı arar, yoğunluklarını sorar ve süre hakkında en son bilgiyi size haber veririm” dedi. Çok sevineceğimi söyledim. Kapattık.

O arada kayınbirader aradı. Onunla laflarken bir baktım cep telefonu çalıyor (sabit telefonu meşgul gören Yemek Sepeti yetkilisi cepten arıyor. Ne güzel. “O da telefonu meşgul etmeseydi kardeşim” türü bir çiğlik göstermiyor)

İyi akşamlar, beyfendi. Pizza Hut’ı aradım. Yoğunlarmış ancak rica ettim sizin siparişi ön sıraya alacaklar ve en geç yarım saat içinde pizzanız gelmiş olacak

Vaaay..İşte bu...

Türkiye’de müşteriye kral/kraliçe muamelesi yapan şirketler hala var. Google'da araştırdım :Sağ taraftaki arkadaşlardan biri yemeksepeti'nin genel müdürü, öteki ise bilgi işlem müdürü imiş. İkisi de güzel iş çıkartmışlar. Tebrik ediyorum. Kalite anlayışlarının devamını diliyorum.

Şimdi "biri THY'nin başına geçsin, öteki de TCMB'nin" diyerek hem siyasal mesaj vermek hem de günceli takip ettiğimi göstermenin tam yeri, tam zamanı idi ama yapmayayım.

Bu yazıya artık başka huysuzluk maddesi sıkıştırmayayım. Güzel bir olay, güzel bir son ve güzel 2 adet büyük boy çiftlik evi ile kapansın.

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Ama tabi gelen kişi bana kral muamelesi yapacaksa ona kapımız sonuna kadar açık)

Toplumsal ahlakın sopası hepimizin üzerinde olsun.

Perşembe, Haziran 15, 2006

Ticaretimiz tabi gelişmez ve Atatürk sömürüsü

Pizza Hut'ın bir hizmeti var...Paket servislerde gidip kendiniz alırsanız siparişinizden bir tane daha, eve isterseniz, siparişinizin bir ufağını ekleyerek gönderiyorlar.

Yalnız eve yapılan promosyon için şartları gazetelerin arasından çıkan Pizza Hut broşürünü vermeniz.

Biz o broşürleri hiç tutmuyor çöpe atıyoruz. Her seferinde de telefonda aynı muhabbet oluyor

-Promosyonunuz devam ediyor değil mi?
-Promosyon kuponunuz varsa evet efendim
-Yoksa vermeyecek misiniz?
-Bu seferlik verelim..

İşin komiği gelen pizzalarla birlikte her kutuya bir tane olmak üzere promosyon broşürü de koyuyorlar. Geçen siparişte komiklik boyutu kendini de aştı

-Promosyonunuz devam ediyor değil mi?
-Promosyon kuponunuz varsa evet efendim
-Şu anda bulamıyorum ama gelen kutunun üzerindeki kuponu arkadaşa geri veririm.
-O kuponu bu sipariş için kullanamazsınız efendim
-Niye kuponların üzerinde tarih veya seri numarası mı var?
(ki yok)
-Şey..yani....Peki efendim gönderiyorum

Yani sabah gazetenin içinden çıkan kuponu verebiliyorum ama pizzacı çocuğun sıcak sıcak getirdiği kuponu kullanamıyorum.

Acaba sıcak-soğuk testi mi yapıyorlar Pizza Hut'ta? "Hımm hala sıcak. Kupon fazla uzağa gitmiş olamaz..."

+Nike'tan ayakkabı aldık. 2 hafta sonra yanlardan dikişleri çıktı. Götürdük mağazaya, fabrikaya gönderdiler. 15 gün sonra telefonla ayakkabının akibetini sordum

-Kayıt numarası şu...Ayakkabımızla ilgili size fabrikadan geri dönüş oldu mu?
-Nasıl bir ayakkabı?
-Siyah, kenarında beyaz çizgiler vardı...
-Adı var mı modelin?
-Yok. Biz onu "ayakkabı" diye çağırıyorduk. Hata mı yapmışız? Tevekkeli değil, ne kadar çağırırsak çağıralım gelmiyordu...


+Geçenlerde bir arkadaşım haberdar etti.Kanaltürk'te Kerican Kamal diye bir vatandaşın yazısı çıkmış..Şimdi link verip reytingini artırmayayım. Hem huysuzlanıp hem de yardımcı olmak racona aykırı...

Ama ana fikir şu : "Biz gerçek Atatürkçüler acaba gerçekten kaç kişiyiz? Hadi Atatürkçüler bu yazıya yapılacak tıklama sayısı bizim sayımızı ortaya çıkartacak. Mümkün olduğunca çok dostunuzla paylaşın bu bilgiyi"

E yuh yani...

Kerimcan'ın yaptığı tam bir şark kurnazlığı ve Atatürk üzerinden rating alma çabası "Bu yazının okunma sayısı belki onlara en iyi yanıt olacaktır." satırlarında kendini belli etmiş.

Eminim binlerce insan birbirine bu yazıyı geçiyordur...Örneğin ben de kişinin adını bu sayede öğrenmiş oldum...

Yarın öbürgün de Erol Köse veya Ercan Saatçi "Ata'nın Sevdiği Şarkılar" diye bir albüm çıkartır ve ülkedeki Atatürk Sevgisinin ölçüsünü albüm satışlarına bağlar...

Biri Atatürk heykelcikleri yapar, "bunun satış sayısı, ülkemizi geriye götürmek isteyenlerin suratında tokat gibi patlayacaktır" diye satış çağrısı yapar.

Öteki, "Atatürk'ün giydiği ayakkabılar" diye üretim yapar, arkasından da "Atatürk sevgisi için bir ölçü olacaktır satış rakamları" der...

"Olmaz, olmaz" demeyin, olmaması için hiçbir sebep yok.

Büyüklerimiz anlatırdı, eski, işi bitmiş cambazlar antin kuntin hareketleri seyirciden alkış almayınca en son numara olarak göğüslerinden bir Türk bayrağı çıkartır sallarmış. Bunların yaptığının da bundan farkı yok.

Kardeşim sen yazını yaz, güzel birşeyse okuyan okusun, beğenen beğensin, arkadaşına iletmek isteyen iletsin..."Bunu bir parametreye bağladım" demenin ne anlamı, ne gereği var? Böyle ucuz sömürü olur mu yau?

Şimdilik bu kadar, son okuyan ışıkları kapatıp kapıyı çeksin, bir de dışarıdan yüklensin kapıya, bazen tam kapanmıyor. (Sıkı sıkı da kapatmayın, elimde kupon, Pizza Hut'çı çocuğu bekliyorum.)

Toplumsal ahlakın sopası hepimizin üzerinde olsun.