ÖRDEKLERDE ÇİPUMA HASTALIĞINDAN KARBÜRATÖRDE JİKLE AYARINA KADAR HER KONUDA HUYSUZLANABİLME YETİ'SİNE SAHİP BİR ŞAHIS. ONEMLİ YANİ...

Cuma, Ağustos 08, 2003

Dünyayı Güzellik Kurtaracak Özel Sayısı

+ Geçenlerde Can Barslan'ın (ki kendisini çok severim) Terminatör 3 filmi ile ilgili bir yazısını okudum.Merak edenler için:

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=83304&tarih=30/07/2003

Bu yazıya son cümlesi hariç katılıyorum, ne demiş son cümlesinde (oraya kadar gitmekten sizi kurtarayım)

(...)
Dünyayı makineler yaratan adamlar değil, gönül adamları kurtaracak. Bilseler...
(...)

E oldu mu şimdi? Gönül adamlığı tabii ki lazım ama böyle "sevelim, sevilelim bu dünya kimseye kalmaz" mistisizm ve miskinliği her daim karşısında beni bulur.

Neymiş "Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey....
E iyi o zaman, ABD'nin başına Heidi Klum'u, BM'nin başına Tia Carrere'i getirelim; Tony Blair'i Stephanie Seymore'la değiştirelim, Irak Komite Konseyinin başına Charlize Theron'u, KKTC'ye Carmen Electra'yı, Rum tarafının başına Elizabeth Hurley'i, IMF'in başına Salma Hayek'i, Dünya Bankasının başına Daniela Pestova'yı, Unesco'nun başına Christina Applegate'i, Suriye'ye Jennifer Aniston'u getirelim.

Deutsche Bank'a Rose McGowan'ı, Dresdner Bank'a Yasmine Bleeth'i, Amerikan Federal Reserve Bank'ın başından da Greenspan'ı kaldırıp Halle Berry'yi oturtalım. Kanada'ya Drew Barrymore'u, Rusya'ya Courtney Cox'u, FIFA'nın başına Rebecca Gayhart'ı getirelim.
Liberya'ya Denise Richards, Çin'e Catherine Zeta Jones, Küresel Kalkınma Teşkilatına Shania Twain, G-7'lerin başına da Cindy Margolis'i verelim.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Elle MacPherson, Jenna Elfman, Tyra Banks, Rebecca Morejn, Gwyneth Paltrow, Alicia Silverstone, Heather Locklear'dan oluşsun.
ITO'nun başına Claudia Shiffer, ISO'nun başına Vanessa Williams, TOBB'un başına Cameron Diaz, İMKB'nin başına da Kelly Preston'u verelim.

Özelleştirmeden de Sharon Stone ve Kathy Ireland sorumlu olsun...

Ve hepsi beni sevmeye başlasınlar bakalım dünya kurtulacak mı kurtulmayacak mı?... Haydaaa, listeyi böyle oluşturunca, kesin "olmaz" diyemiyorum, bir deneyelim bakalım, belki de olur...

+ Geçenlerde Hürriyet gazetesinde bir haber vardı ABD'li yargıç verdiği kararda Cem Uzan'ların bilmemkaç milyar dolar "hortum"ladığını açıklamış. Nasıl yani? İngilizce'de hortumlamak fiili olarak ne kullanmış ki? Yoksa "yoğurt" lafından sonra dünya literatürüne "to hortum" diye bir fiil mi kazandırdık? Bu ne rahat ve geniş bir çeviridir? John Wayne filmlerinin Arap dublajlarında görüldüğü rivayet edilen diyalog benzeri bir şey mi?

-Viski içer misin ya Seydi?
-Sağol, orucum...

Veya Pokemon çizgi filmindeki :

- Pikaçu'yu öldürmüşler
- Allahsızlar !!! Namussuzlar !!! Kitapsızlar !!!

benzeri bir durum mu söz konusu?

+ Geçtiğimiz ay (şimdi farkettim bundan önceki iki maddeye de "Geçenlerde" diye başlamışım, değişiklik olsun) GAP gezisine çıkan bir arkadaşım anlatıyor.

Nesli tükenen kelaynak kuşlarının, sayısı daha fazla azalmasın diye, göç etmesine izin verilmiyormuş. Mısır'a göç eden kuş sayısı geri gelen kuş sayısından daha fazla oluyor ve nesilleri tükeniyor diye göç yolları kapatılmış.

E, oldu mu şimdi, bu ne müdahaledir? Hayvanların doğal hayatına müdahale ettikten sonra, doğal hayatlarını sürdürmesine izin vermedikten sonra nerede kaldı senin hayvanseverliğin?

Hiç ona sordun mu, belki Mısır yolunda ölmeyi tercih edecek? Oldu olacak, göç etmekte ısrar edenleri hapse atın bari...

İşin tuhafı, Mısırlı yetkililer buna ne diyor acaba? "Ne göndermiyorsunuz kardeşim kuşlarımızı?", "Konuşma, konuşma... O kuşlar sizin değil bizim bir kere"...

Haydaa buyurun size uluslararası gerilim...

Toplumsal Ahlakın Sopası Üzerinize Olsun

Cumartesi, Ağustos 02, 2003

HOY - 03

+ Kayahan’ın severek dinlediğim bir şarkısı var...”Ne oldu can?”...Çok iyi ve her seferinde daha da çok severek dinliyorum ancak bu şarkının bir erkek sanatçı tarafından söylenmemesi lazım...

Ya bir bayan söylemeli ya da pasif eşcinsel bir sanatçımız tarafından icra edilmeli...Şarkı sözleri bir erkek tarafından söylenmeyecek bir satır içeriyor..”Hani senin cananın bendim” Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlüğü bakın ne diyor:

canan:a.Far.esk. (kadın) sevgili

Demek ki bir bayanın bir erkeğe söylemesi gereken bir laf bu laf...”Can” kelimesi de aslında bende erkeği çağrıştıyor...

Okulda ayrı yumurta ikizi kardeşlerimiz vardı..Erkek olanının adı Can, kız olanının Canan’dı, herhalde oradan kalan bir bilgi, Can için erkek, Canan için bayan cinsiyetini yakıştırıyorum.

Hatta bu konuyu da kötü bir espri yaparak savunmak istiyorum...
Bu şarkının İngilizce’si nasıl olurdu? “What Happened, John?”...

E, takdir edersiniz ki John erkek adı (bknz.John Wayne, John F.Kenedy vb.)...(Şimdi bazı kendini bilmezler Joan Crawford veya Joan Baez’den esinlenip “What happened Joan?” olarak da söylenebileceğini iddia edeceklerdir ama bu ismin “can” sesini çıkartmadığı gün gibi belli)...

Zamanında rahmetli Cenk Koray’ın yaptığı bir huysuzluktan yola çıkıp ben de aynı huysuzluğu yapmak istiyorum...(Kendisi de o zamanlar çok meşhur “Ben sana yandım Zühtü” türküsünü söyleyen erkek türkücülere takmıştı)...

Siz hiç batı dünyasında bir erkek sanatçının “I love you Edward”, “I want to kiss you Timothy” diye şarkı söylediğini, veya bir bayan sanatçının “I want to sleep with you Cristella”, “How can I miss you, if you don’t go away Marianne?”, “My bed is a desert without you, Francesca” diye şarkı çığırdığını duydunuz mu?

Neyse, Kayahan’a “geçmiş olun” diyor, kameralarımızı tekrar Boğaz’a çeviriyoruz...

+ Çelik’in “Dongi, dongi” şarkısı ile dalga geçenler büyük ayıp ediyor (şarkının gerçek adını bilmiyorum, hani nakarat kısımlarında “Dongi, dongi, dongi, dongi dongi doooo” diyor....)

İnsanlar bunun ne anlama geldiğini çözemedikleri zaman birşeyler uydurmaya çalışmışlar, hatta Nihat Sırdar ve Sivrisinek programlarında “aslında Çelik’in sevgilisine ‘don giy’ demek istediği zevzekliğini yapmışlar..Ayıptır...Meğer Dongi, Endonezya’da bir ormanın adı imiş ve oralarda ağaç katliamı yapılıyormuş...

Çelik, dünyanın ilgisini oraya çekerek çevreci bir mesaj vermiş (olabilir, bilemiyorum, umarım öyledir...yani öyle olsa iyi olur, yoksa kız arkadaşına mesajlarını bizim üzerimizden vermesin)

Neyse, ve Çelik’e su veriyor, kameralarımızı tekrar Boğaz’a çeviriyoruz...

+ Konu soğudu ama gene tarihe not düşmek adına lafını etmeden bırakmıyayım...Ahmet Altan’ın Aldatmak kitabı hakkında kopartılan fırtınaları anlamıyorum (tabi ben bunu yazarken ortada fırtına kalmadı ama olsun, bu sitenin gündemi ne kadar geç takip ettiği Web’lerin Efendisi’nin sorunu)..

Ahmet Altan günlük yazılarında yazdığı erkek-kadın ilişkilerini bir roman formatında toparlamış..Eğer A.Altan’ın gündelik yazılarını seviyorsanız bu kitabı da seversiniz, yok, bunları sevmiyor, kabul etmiyor, değer vermiyorsanız bu kitabı da sevmez, okumazsınız olur biter...

A.Altan’ın da “bakın ben çok orijinal bir konu ile geliyorum” dediğini sanmıyorum..Sadece konuya bakarak “bu konu çok işlendi, hacı” deyip eleştirmek çok saçma.Önemli olan o konunun nasıl işlendiği, yoksa insanî ilişkilerle ilgili her şey Shakespear, William ve Asimov, Isaac tarafından yazıldı ve bütün konular onları tekrar ediyor...

Olaya böyle bakarsak hiç yeni kitap yazılmaması lazım...Olur mu böyle şey?Olmaz böyle şey...

Neyse, yazıya son veriyor, kameralarımızı tekrar Boğaz’a çeviriyoruz...

Bu yazının tavsiyesi:Vedat Özdemiroğlu’nun İletişim Yayınları’ndan “Selam Dünyalı, Ben Türk’üm” kitabını şiddetle tavsiye ediyorum...(Benden istemeyin, bende yok..Ben de Remzi Kitabevi’nde ayaküstü okudum...)

Toplumsal ahlakın sopası üzerinize olsun...